
Çok hareketli kabına sığmayan, dostluğu en iyi yerinden algılayan arkadaşım Dunsun’dan bahsetmek isterim. Yaklaşık 10 yılı aşkın bir süredir Dursun’la dostluğumuz sürer, isminin tam tersine durmayı bilmez, adeta koşuşturmalı bir yaşamı tercih eder. Soyadı da Uzun olan sevgili Dursun boydansa biraz kısacadır. Cep Herkülü yapısıyla adeta haltercileri andıran dostumun, girdiği ortamlarda sıcak enerjisiyle dikkat çekmemesi adeta imkânsızdır diyebilirim.
Genellikle yaşamını yurt dışında geçiren dostum, Türkiye’ye gelişlerinde ziyaretime gelir, birkaç gün misafirim olur. Elimden geldiğince çevrede olan turistik yerlere kısa seyahatler yaparak, Ülkemizin güzelliklerini sindirmeye çalışırız, birçok ülkeyi gezmiş olan arkadaşımla seyahatlerimizin ayrı bir keyfini yaşadığımız gibi, önceleri karavanla seyahatlerimiz de olmuştur. Onunla gittiğimiz her yer antik bilgisi nedeniyle olacak ki, ayrı bir boyut kazanır.
Maya takvimine göre 26 Aralık 2012 tarihinde kopacak kıyamette, güvenli yer olduğu söylentileri yayılan Kırkınca (Şirince) ismini bir hayli duyurarak, turizmdeki yerini iyice pekiştirdi diyebilirim. Maya takviminin ortaya attığı şansı iyi değerlendiremediğini düşündüğüm, Kirkince, Çirkince ve nihayet Şirince ismiyle anılan bu köyümüzü baharın ilk gününün pazar gününe gelmesiyle ziyaret etmeye karar verdik.
Yaşamımı sürdürdüğüm Kuşadası’nda bulunan evimden 30 dakikalık bir araba yolculuğuyla Şirince’ye ulaşılabiliniyor. Diğer İllerden gelenler için şöyle tarif edebilirim, İzmir’in Selçuk ilçesi şehir merkezinden ayrılan 8 Km mesafede saklı vadilerin bulunduğu dağların arasında kurulmuştur.
Yol boyunca zeytin ağaçlarının arasından, gelincik ve papatyalarla süslenmiş kırlardan yükselen bahar kokularıyla, kıvrımlarla yükselen asfalt yolu takip ederek, 330 mt rakımlı Şirince’ye ulaşıyorsunuz. Şirince’ye girişinizde ya da Şirince sonundaki otoparklara aracınızı bırakıp, yürüyerek gezinizi sürdürüyorsunuz.
Otoparktan çıkışınızda papatyalarla örülmüş bir tacı 2 Tl karşılığında alabilir, eşinize, bayan arkadaşınıza armağan edebilir, taçlandırılmış bir şekilde gezinizi sürdürebilirsiniz. İç içe geçmiş tezgahların çirkinliğinde, Şirince’ye özgü tek dokuma yâda ürüne rastlamadan, Çin mallarıyla dolmuş pazarcı çadırlarını andıran tezgahların arasından geçerek bir meydana ulaşıyorsunuz. Meydan adeta kovboy filmlerinde rastladığımız açık barlar ve şarap evi adı altında çalışan dükkânlarla kaplanmış.
Minik kadehlerle sunulan şaraplar tattırılıyor, beğendiğimi söyleyemeyeceğim köpek öldüren cinsinden şaraplar fahiş fiyatlarla satılıyor. Ankara’nın Çubuk şarabına hasret düştüğüm Şirince’de süslü torbasıyla satılan bu şaraplardan biz de birer tane aldık, hani usul yerini bulsun.
Dik bir taş yoldan çıkarak, Yorgo’nun kilisesine ulaşmayı başardık. Mahzeni andıran kiliseyi gezerken Dursun ısrarla yerdeki mermerleri göstererek, ağabey bu mermerler yeni, orijinalleri çalınmış, bir çok evde değerli antik eserlerinde çalındığını anlatarak, resim çekiyordu.
Aklıma Fethiye’deki Kaya köy geldi, o köy de Rum köyü olup, mübadele şartlarıyla boşaltılıp, mübadillere teslim edilmiş, ancak mübadiller burayı beğenmeyerek yerleşimden vaz geçmişler köy doğanın insafına terk edilerek harabe köye dönmüş.
Mübadele yılları öncesi şirince de bulunan Rum köylerinde yaşayanlar, incir zeytin ve bağcılıkla uğraşırlardı. Bu alanda ülke ekonomisine önemli katkı sağladığı da kayıtlardadır. Selanik ve Kavala’dan getirilerek bu bölgeye yerleştirilen mübadiller ise tütün tarımıyla uğraştıkları için, bu köyün incir bağcılık ve zeytincilik işinde pek aşama kaydedemeyip, genelde köyleri terk etmişlerdir.
Üzülerek söyleyeceğim, yöre mahsullerinden yapıldığı iddia edilen şarapların çoğunluğunun üretim yeri belli olmayan şaraplar olup, açık olarak getirilip, şişelenmektedir. Sıkı bir denetimle iddialarımın doğruluğu da ortaya çıkacaktır. (İçtiğimiz 70 Cl şarabın ardından, arkadaşım ve benim de rahatsızlanarak yatağa düşmemiz bize düşündürücü geldi).
Kolaydan para kazanmaya alışan Şirince esnafı, hal böyle olunca ticaretten başka bir şey düşünmeyip, değeri milyonlarla anılan Şirince evleri, kaya köy gibi doğanın kucağına çürümeye terk edilmiş, Şirince lehine yapılan esnaf girişimine de rastlayamadım.
330 Rakımlı sağlık ocağı ve PTT acentesi de olmayan Şirince köyünde sadece hafta sonunu geçirmek eğlenmek için tercih edecekseniz tavsiye ederim ama yöresel adı altında satılmaya çalışılan ürünlerin gerçekliğini ve fiyatlarını kontrol etmeden almayın. Söylemeden geçemeyeceğim, Şirince’de yaptığınız alışverişlerde fiş veren esnafı da bulmanız zor, yani vergi hırsızlarına da dikkat edin.
Sevgi ve düşüncelerinizi paylaşarak çoğaltmak için bana iletilerinizi göndermeyi sürdürün, ben inanıyorum ki, paylaşarak çoğaltacağımız o sevgi ve düşüncenin aydınlatacağı bu yolda bizler mutlu olacağız.
Ekrem ÖRSOĞLU.
06 Mart 2015
#1
Geçmiş olsun dostum, aslında küçük bir köyden Türkiye genelindeki turizm anlayışını yazmışsınız, ben öyle algıladım , amaç sadece para kazanmak olunca maalesef bütün ahlaki değerler yozlaşıyor, ticaret ahlakı da neymiş, meyveli şarap diye satılanların çoğu meyve aromasıyla saf alkol karışımından ibaret.
Acil şifalar …