
Marmaris ve beldelerine yaptığım kısa gezintimizle ilgili anlatı yazımın birinci bölümü “Jandarmanın Dikkatinden Kaçmadı” başlıklı yazıma kaldığımız yerden devam etmek isterim. Son gözlemlerimi aktardığım yer Bozburun’a gelip de balık yemeden dönmek olur mu?
Akşam saatlerinin yaklaşması, günün yorgunluğu, Bozburun’un denizden aldığı rüzgârın bıraktığı balık kokusuyla karnımızın acıktığını iyiden iyiye hissetmiştik. Alierenin yaptığı küçük bir araştırmayla balık ve diğer deniz ürünlerini en taze haliyle yiyebileceğimiz bir yerin olduğunu, ancak bu işletmeye ulaşan kara yolu olmadığını öğrendik.
Yörede Fişer Memet lakabıyla tanınan işletme sahibinin telefon numarasını bularak kendisine ulaşmayı başardık. Yöre lehçesiyle yerlerinin kocabahçe mevkiinde olduğunu ancak kara yoluyla ulaşımın olmadığını, sadece denizden tekneyle ulaşabileceğimizi tatlı diliyle anlatan Fişer Memet, yerlerini ziyaret etmemiz halinde bizi tekneyle aldırabileceğini belirtmesi üzerine kararımızı vermiştik, bu akşam Fişer Memetin işletmesinde olacağız.
Bozburun’dan araçla yaklaşık on dakikada ulaşılabilen bir iskelede bizi bekleyen balıkçı teknesinde yerlerimizi aldık, tekneyi kullanan kaptanın batıya doğru dümen kırmasıyla şimdiye kadar görmediğimiz yerleri görme heyecanı yüreğimizi sarmıştı. Motorun patırtısıyla süren yolculuğumuz deniz kokusunu ciğerlerimize dolması, denizden görünen muhteşem kıyı manzarasıyla keyifli bir hal almıştı.
Denize dik inen kayaların Denizle birleştiği yerde yapılmış bir bina ve önündeki iskelede bağlı tekne dikkatimi çekmişti, kaptana yaklaşarak, yolu elektriği suyu olmayan bu yerde bu bina neden yapılmış sorusunu yönelttim, aldığım cevap ilginçti, bu binanın kaçak yapıldığını yapan kişinin de birilerine üç yıllığına kiraladığı bilgisini vermesiyle düşünmeye sürüklenmiştim. Yunan adalarına yakın bir yerde, iskelesinde büyükçe bir tekne bağlı, elektriği suyu olmayan bir ev neden kiralanır? Gözle görülen yerde, yunanlıların birçok irili ufaklı ada ve kayacıklarının olması aklıma birçok nedeni de getirmişti tabi.
Çekebildiğim kadar fotoğraf çekerek, gördüğüm güzellikleri sabitlemeye çalıştığım. Kısa tekne yolculuğumuzla Fişer Memet’in işletmesini denizden görebilmiştik. İki tepenin denizle birleştiği düzlüğün ulaştığı bir koy, tahta iskelesi ve ahşap sundurmalarla doğayı bozmadan, kapalı alandan çok açık alana yayılmış küçük bir restoran işletmesi. İskeleye bağlanmış yabancı ve yerli bandıralı yelkenli yatların, sessizliğin içerisinde kayboluşları, bizi taşıyan balıkçı teknemizin pata pat sesleriyle sonlanmıştı.
İskelede bizi karşılayan işletme sahibi Fişer Memet, bizi işletmeye gelen bir müşteriden öte evine ziyarete gelen yıllardır görmediği dostlarının özlemiyle karşılamasının mutluluğunda, koca bahçenin güzelliklerine doğru adımlarımızı uzattık. Koca bahçe denizden göremediğimiz bir dereyle ikiye bölünmüş bir alandan oluşuyor. Ortadan akan suyun yarattığı verimlilikle her çeşit meyve ağacının yanı sıra bahçeden koparıp yiyebileceğiniz taze sebzede mevcuttu. Bu güzelliğin içerisinde gün ışığının müsaade ettiği süreçte çekebildiğim kadar resim çekmeyi sürdürdüm.
Masamızda yerimizi aldığımızda, Fişer Memetin Kızları Damatları ve Eşiyle tanıştırılmamızla, bu işletmenin bir Aile işletmesi olduğunu anladık. Bir atasözümüz vardır “Yediğin içtiğin senin olsun, sen gezdiğin gördüğün neyse onu anlat” der. Ben de pek sevmem yenileni içileni anlatmayı, onun için kısaca tadına doyamayacağınız deniz ürünlerine, yetenekli aşçılarının tatlandırmasında ulaşabildiğim en güzel yer diyeceğim.
Yemek sonrası İçilen Kahvenin ardından masamıza gelen işletme sahibi Fişer Memet, misafirlerini mutlu edebilmenin keyfinde, aşçısını çağırarak; “bizim aşçı sadece aşçılıkta maharetli değildir, çok güzel klarnet çalar, hele bir çalsın da dinleyin” der. Bu sözlerinin ardından aşçının klarnete üflemesiyle, ayın şaftında denize vuran yakamozlarla birleşen bir tınının yükselmesi, gözlerimizi egenin serin sularından ötelerdeki umutlara atmaya yetmişti.
Sevgi ve düşüncelerinizi paylaşarak çoğaltmak için bana iletilerinizi göndermeyi sürdürün, ben inanıyorum ki, paylaşarak çoğaltacağımız o sevgi ve düşüncenin aydınlatacağı bu yolda bizler mutlu olacağız. Ekrem ÖRSOĞLU.
- Bu yazı ayrıca HÜRRİYET‘te de yayımlanmıştır..