
Değerli yurttaşlarımız, sizlere Avrupa Birliği’nin arka yüzünü anlattığım beş seri yazılım sundum. Bu yazdıklarımı, uydudan yayın yapan Mersin yerel televizyonu Kanal 33’te de Türk milletine anlattım. Ülkemize kurulan tuzağı inanıyorum ki, Türk milleti anlamıştır.
Türk Milleti önce kendi devletinin kuruluş felsefesini bilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, dünyada hiçbir ülkenin yapay icadına benzemez. Osman oğulları hanedanlığının çökmesinden sonra kaderine terk edilen Türk milleti, Sevr Antlaşması ile dağılmış, parçalanmıştı.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları buna isyan ederek Anadolu Mudaf-i Hukuk Cemiyeti adı altında Anadolu ayaklanmasını başlattılar. Önce halk meclisi kuruldu. Meclis Türk ordusunu kurdu, ordu da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Dünyada temeli hukuka dayalı kurulan ilk ve tek devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir. Dünyada başkada emsali yoktur.
Küresel siyon çeteleri Türkiye Cumhuriyeti’ni hiçbir zaman içine sindirememiştir. Peki, nedenini biliyor musunuz?
Küresel çeteler, laik ve hukukun üstün olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin TAM BAĞIMSIZLIK temel ilkesini içine sindirememiştir. Tam bağımsızlık ilkesi küresel çetelerin sömürü sistemine ters gelmektedir. Evrende tanrının çocukları olduğuna inanan siyon küresel çeteler, tanrı dünyayı kendilerine verdiklerini iddia ettikleri için dünya nimetlerini kimseyle paylaşmak istemezler.
Küresel çeteler için dünyada tek ve en büyük sorun, Türkiye Cumhuriyeti ve içinde yaşayan Türk Milletidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türklerin temel kuruluş felsefesinin Tam Bağımsızlık, Laik, Hukukun üstün olma sistemini yıkmaları, dünya tarihinden silinmeleri, Türk isminde bir devletin dünyada olmaması gerekir.
Küresel çeteler, Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için, her yolu, yöntemi deniyorlar. Bir bakıyorsunuz, dost postunu giyerek, Japonya’dan, bir bakıyorsunuz, Çin’den, bir bakıyorsunuz, Rusya’dan, bir balkıyorsunuz müslüman gibi görünen, Katar, Ürdün, Arabistan gibi ülkelerden, uluslararası hukuk, dünya ticaret örgütü gibi kuruluşlarla giriyorlar.
1963 yılından beri AB’ye girmek için kapıda bekletilen ülkemiz, dayatılan AB uyum yasaları ile tam ülkemize saldırmaktadırlar. AB küresel çetelere hizmet eden küresel bir maşadır. Yukarıda yazdıklarımı güçlendirmek için küresel çetelerin oyuncularının ne söylediklerine bakmak yeterlidir.
Siyonizm birliğinin ve İsrail devletinin tasarımcısı olarak bilinen İsrail’lilerin Atatürk’ü olan Theodor Herzl, “Türkleri ayaklarıma kapatıp borç istetmezsem namerdim” sözünü 1870’li yıllarda söyledi.
Hollandalı siyasetçi Ari Oslander, “Türkiye Avrupa Birliği’ne girmek istiyorsa, devlet felsefesini değiştirmesi gerekir” sözünü 2006 yıllarında söyledi.
Henry Kıssnger, “Türkiye Cumhuriyeti’nin halkının sorumsuzluğu yüzünden, Kemalist çizgide, bağımsızlık yolunda ilerlemesini öyle bir kenarda oturup seyir edecek değilim” sözünü 1970’te söyledi.
Graham Fuller, “Türkiye’de Atatürkçülük bitmiştir. Bundan sonra Osmanlı gibi, çok dinli, çok ırklı çok mezhepli bir yapılanmaya gitmelidir” sözünü teee 1980 ihtilalinden beri habire söylüyor.
Bu sözlerin üstüne, 2003 yılında AB uyum yasaları altında “İkiz Yasalar” olarak kabul ettiğimiz yasaların içinde “Halklar kendi kaderini kendi tayin edebilir” maddesini hatırlamanızda fayda var.
Daha da ötesi, Avrupa komisyonunun yani AB hükümetinin Hollandalı üyesi Frits Bolkestein 2004 yılında hizmetler yönetmeliği adlı bir yasa tasarısını ortaya attı. Bu tasarımın esasları şunlardı:
“Kamu hizmetleri ve özel sektör hizmetleri diye bir ayrım olamaz. Tüm hizmetler bir hizmetler karşılığı verilir. Öyleyse tüm hizmetler serbest piyasa koşullarına uymak zorundadır. Kamu hizmetleri olarak bilinen devletin sunduğu sağlık, eğitim ve belediye hizmetleri özelleştirilmelidir” sözü artık Tam Bağımsız, Laik Hukukun üstün olacağı Türkiye Cumhuriyeti’nde de “Küresel maşa AB” sayesinde hayata geçti.
Bu yazdıklarımızdan sonra, Ulusalcı hekim; Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Sağlık, Belediye, Milli Eğitim gibi milletin temel hizmetleri özelleştirildikten sonra “Kahrolsun sosyal devlet diye haykırmak kalıyor” sözü aklımıza geliyor.
Nisan 2017 den sonra Türkiye’de “Kahrolsun sosyal devlet” diye haykırma sesleri duyarsanız şaşırmayın derim. Süleyman Türkoğlu.