
Küresel yedi düvel ülkemizi ve topraklarımızı işgal etmişlerdi. Türk coğrafyasının her köşesinde, kadınlarımıza tecavüz, erkeklere vahşice işkence ve ölüm, gözyaşları, çaresizlik vardı. Bir Türk kahraman çıktı ve “Tanrı beni memur etti, ülkemizi kurtarmak için” dedi ve kolları sıvadı.
Çaresizlik ve yoklukların içinde beş yıl süren İstiklal Savaşı sonucunda Kağnı kamyonu yenmiş zafer kazanılmış, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştı. Nasıl olmuştu da Kağnı kamyonu yenmişti?
Kurutuluş Savaşı’nın son hazırlıkları gözden geçiriliyordu. Mustafa Kemal ve savaş komitesi yapılması gerekenleri görüşüyorlardı. Para gerekliydi. İç borçlanma yapılamıyordu, çünkü halk yılların savaşından sonra fakir düşmüştü. Kısa sürede dış yardım alamıyordu. Savaş komitesi ne yapılacağını düşünürken, Gazi Paşa dedi ki, “Demek ki, bildik yöntemlerle ordu donatılamayacak, para bulunamayacak. Tek çare kalıyor, halkı canıyla olduğu kadar malıyla da savaşa katılmaya çağıracağım” sözü üzerine Tekali-fi Milliye Kanunu yayınladı.
Türk milleti ve çocuklarının belleklerine yapıştırılmayan Tekali-fi Milliye Kanunu’nda nemi yazıyordu? Anlatalım ki, Türk milleti ecdadının ne şartlarda, laik, bağımsız çağdaş hukukun üstün olduğu Cumhuriyetin değerini bir kez daha öğrensin.
Her ilçede bir tane Tekâlif-i Milliye Komisyonu kurulacak. Her ilçede kaymakamın başkanlığında malmüdürü ve ilçenin en büyük askeri amiri ile idare meclisi, belediye ve ticaret odalarının seçtikleri üyelerden oluşan Tekâlif-i Milliye Komisyonları (Milli Yükümlülükler Komisyonları) kurulacaktır. Bu komisyonlara o yörenin Müdafaa-i Hukuk Dernekleri merkez kurulundan iki üye ile köylerde imamlar ve muhtarlar tabii üye olarak katılacaklardır.
Halk, elindeki silah ve cephaneyi üç gün içinde orduya teslim edecek. Her aile bir askeri giydirecek. Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek. Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek. Her türlü makineli aracın %40’ına el konacak. Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20’sine el konacak. Sahipsiz bütün mallara el konacak. Tüm demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak. Halkın elindeki araçlar bir defa olmak üzere 100 km’lik mesafeye ücretsiz askeri ulaşım sağlayacak.
Tekâlif-i Milliye Emirleri, 7 ve 8 Ağustos 1921 günleri yayımlanmıştır ve on emirden oluşmaktadır. Tekâlif-i Milliye Emirleri çok kapsamlı olup bir taraftan aynı vergi mahiyetindeki uygulamayı içermekte, diğer taraftan da hizmet vergisi mahiyetindeki uygulamayı öngörmektedir.
Tekâlif-i Milliye Komisyonları derhal toplantılara başlayacak ve hiçbir komisyon üyesine hizmetleri karşılığı ücret ödenmeyecektir. Ayrıca her komisyon iki ay süre ile askeri hizmetleri ertelenmek üzere altı memur çalıştıracaktır.
Tekâlif-i Milliye Komisyonları, savaş ekonomisine giren ve Tekâlif-i Milliye Emirleri’nde belirtilen malları toplayarak kendisine bildirilen cepheye gönderecek, ayrıca bu emirlerin hizmet yükümlülüğüne ilişkin hükümlerini uygulayacaktır. Komisyon üyelerinden görevinde ihmal gösterenler, vatana ihanet suçu işlemiş sayılacak ve ona göre cezalandırılacaktır.
Yokluk, sefalet içinde ki Türk milleti, sadece canıyla değil, malıyla da İstiklal Savaşı’na katılmış ve dünya tarihine “Kağnı kamyonu yendi” olarak geçmiştir.
Yedi düvel Türklerin bu zaferini içlerine sindirememiş, Lozan Antlaşması’ndan sonra Lord George; “Ne istersek red ediyorsunuz. Bunları şimdi cebimize atıyoruz ama siz savaştan çıkmış yoksul bir ülkesiniz. Kalkınmanız için paraya ihtiyacınız olacak. İleride bunun için bize geldiğinizde istediklerimizi tekrar önünüze koyacağız ve alacağız” demişti.
O zamanların yedi düveli bu gün karşımızda küresel çeteler olarak çıktılar. O zamanki zihniyet ve kinleri ne ise şimdi de aynı. Türkleri Anadolu’dan silmek için o zamanlar ne yapmak istediler ise bu günde aynısını yapmak istiyorlar. Türk milletinin adını “Tek millet” yaptılar, uyutulan Türk Milleti bunu bile anlamadılar.
Değerli Türk Milleti, “Cebren ve hile” ile Laik, Çağdaş, Tam bağımsız, Hukukun üstün olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni, çağdaş ve demokratik seçim havası içerinde oylama yöntemiyle yıkmaya çalışıyorlar. Lozan anlaşmasında Lord George’un söylediklerini tek tek yaptılar, Türk Milletinin ismini de “Tek Millet” koydular.
Ey! Türk Milleti! Bu topraklar yüz yıl önce işgal edilmişti. Atalarımız yokluk, sefalet ve fakirlik içerisinde dahi, Tekali-fi Milliye Kanunu’yla hem canıyla hem de malıyla İstiklal Savaşı vermiş, kazanmış biz torunlarına bu toprakları ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet etmişlerdir.
Küresel çeteler işgalin yüzüncü yılı olan 30 Ekim 1918 Mondros Zaferi’nin tekrar hayata geçirip Sevr’deki maddeleri uygulayacaklardır. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, Tekali-fi Milliye’den doğmuştur. Küresel çeteler ise Türkiye Cumhuriyeti’ni bölüp parçalayıp, ortaçağ dünyasına geri göndermek için cebir ve hile ile vatanımızı yok etmek istemektedirler. Bu topraklarda kurulmuş “Laik, bağımsız, hukukun üstün olduğu Türkiye Cumhuriyeti” hiçbir zaman ismini Tek millet olarak değiştirmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesinde, hukukun herkese eşit olduğu Tek Millet çatısı altında çağdaş Türkiye Cumhuriyeti olarak kalacaksa Türk Milletinin titreyip kendisine gelmesi gerekir.
Süleyman Türkoğlu, Araştırmacı Yazar.