
16 Nisan Referandumuyla ülkemizin üzerine kara bir çarşaf çekilerek, seçim kanunu hiçe sayılıp, milletin iradesine el koyulmuştur.
“Ne ara biz bu hale geldik” diye düşünceye dalmamak elde değil, düşüncelerimin arasında “tombul” lakaplı bir Başbakan, 8. Cumhurbaşkanımız aklımın bir kenarına düştü, hatırladığım kadarıyla, özel televizyon yayınlarının mevcut anayasaya aykırı şekilde yayına başlaması hakkındaki sorulara cevaben şöyle demişti; “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz”.
O günlerden bu günleri tahmin edenlerin seslerine kulaklar tıkanıp, devletin asli görevi olan yol yapma işinden kendilerine övünç payı alarak, kendisinin kullandığı arabada, eşine “Hadi bir kaset koy da neşelenelim Semra hanım” diye seslenen reklam filmlerini az mı izledik?
Yakın tarihimizde Anayasamız kaç kere delindi, bilenimiz var mı? Bilemiyorum bildiğim Anayasanın zaten delinmiş olduğu, açılan o delikten geçmenin adet haline getirildiğidir. Yol açıldı, cevap da hazır; “Ne olmuş yani, Anayasayı ilk delen biz miyiz?”
Düşünüyorum, çünkü insanım; düşündükçe aklıma geliyor, 19 Şubat 2001 yılında çıkan Anayasa fırlatma krizindeki gerçek neden, Anayasal hakkın kullanılması değil miydi? Yasalarımızın uygulanmaması hukuksuzluğu getirir, hukuk yoksa demokrasiyi aramanın da anlamı olmaz.
Anayasa değişikliğiyle ulaşılmak istenen o yeri bizler çok iyi biliyoruz, bildiklerimizi de paylaşmaktan hiç geri durmadık. Partilerin üstünde sadece Cumhuriyet mücadelesi verip, Cumhuriyet çatısında birleşen seçmen sayısının %55 sayısını geçtiğini de biliyorduk.
Bildiklerimiz sadece bunlarla sınırlı değildi, hırsızları da biliyorduk, trafo kedilerini de biliyorduk, yaşadığımız seçimlerden kalan tecrübelerimiz vardı. Avazımızın yettiğince sessiz kalmadık, avazımız çıktığınca kalemimizden damıtarak anlattık yazılarımızla, yaşadıklarımızı yaşayacaklarımızı. Yıllar öncesi tencere tavayla hırsız kovaladığımız günleri de hatırlattık, “Peki, Sayın liderler! Siz hırsızlığa karşı hangi tedbirleri aldınız?”
Suriyelilere kimlik veriyorlar, onlara oy kullandıracaklar diye bağırdık, oylar YSK’dan alındı, hummalı bir şekilde hırsızlık çalışmaları var, tedbirleri alın diye avazımız çıktığınca yazdık. Şimdi geldiğimiz yer burası, halkın iradesinin %6’sı çalındı.
Sadece Halkın iradesi mi çalındı? Yasalar çiğnendi, hukuk çalındı, hem de devlet eliyle çalındı. Yüksek Seçim Kurulu TBMM kanununu hiçe sayarak, Türkiye’nin istikbaliyle oynadı, en ağrımıza giden de, at binmeyi dahi bilmeyen birisinin yılların süvarilerine “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diye dalga geçercesine haykırması oldu.
Liderlerin ve partilerin sınıfta kaldığı bu Referandumda beni sevindiren, Cumhuriyet çatısında Vatanı için tereddütsüz birleşerek %56 sayısını yakalayan seçmen oldu. Onlar hiç tereddütsüz “Cumhuriyet, Demokrasi ve Parlamenter Sistem” diyebilmek için sandığa koştular.
Sayın vekiller parlamenter rejimin yaşatılması için sandığa koşan seçmenin iradesini koruyamamışlardır. Şimdi ne yapacaksınız, kürsüden konuşmak çözüm getirmiyor, bunu hep beraber gördük. “Sine’yi Millet” dediniz arkası gelmedi, hele bir kesin çözüm bulun, biz bize düşenden geri kalmayız.
Gözden kaçan, hiç değerlendirilmeyen bir konu da referandum da Evet oylarının yüzde kaçını alması gerektiğidir. Sayın Başbakan bu soruları %50+1 oy alan seçimin galibidir diyerek bu tür soruları geçiştirmiştir. Referanduma sunulan Anayasa değişikliği, yönetim şeklini belirlediği için ekseriyet oy, yani 367 milletvekilinin oyu gerekmektedir. AKP Meclisteki vekil sayısı yetmediği için MHP Milletvekillerinin de oylarını alarak, çıkarabildiği Milletvekili sayısı 330 olmuştur ve bu sayı Anayasa değişikliğine yeterli olmadığı için teklif 330 Milletvekilinin oyu ile Referanduma sunulmuştur. Şimdi TBMM’de Anayasa değişikliğinin kabulü için ekseriyet isteyen yani vekil sayısının 3/2’sinin oy vermesi gerekirken Referandum da Aynı tasarı için %50+1 aranması nasıl normal gösterilip, kabul edilir? Sayın siyasiler neden bunu kabul edip, referanduma gittiniz.
Biz Halk olarak görevimizi yerine getirdik, bizim irademize sahip çıkma görevi siz siyasilerindir. Sine’yi Millet mi olur, yasal zemin mi olur, biz bilmeyiz bizim oylarımızı bulun, bir hırsızlık olayına Halk iradesini kaptıracak kadar aciz ve etkisizseniz lütfen istifa edin.
Sevgi ve düşüncelerinizi paylaşarak çoğaltmak için bana iletilerinizi göndermeyi sürdürün, ben inanıyorum ki, paylaşarak çoğaltacağımız o sevgi ve düşüncenin aydınlatacağı bu yolda bizler mutlu olacağız. Ekrem Örsoğlu.
20 Mayıs 2017
#1
Mükemmel yazmışsınız. Duygularımız ancak bu kadar güzel dile getirilebilir. Saygılarımla