
Bir milletin geleceğine yön verecek önderleri öğretmenleridir. Aydınlık günlere adım adım ilerlemek, adil olmak, insan hukukunun üstün olması, laik ve tam bağımsız yaşamak, medeniyet ateşini yakalamak, fikri ve vicdanı hür nesil yetiştirmekle başlar. Böyle bir nesil yetiştirmek Milli Eğitim altında Devletin asli görevi değil midir?
1980 ihtilalinden sonra Milli eğitimde başlayan karşı devrim dönüşümü hızla devam etmekte. Devleti sonsuza kadar taşıyacak yeni nesli yetiştirmek için Milli Eğitimden geçirilmesi gerekir. Başta üzerinde yaşadığı coğrafyanın değerini ve zenginliklerini ve tarihi süreci ile kendi ecdadını, soyunu sopunu iyi hatta çok iyi öğretilmesi gerekir. Bilim ve teknolojiyi yakalamak, daha kolay ve mutlu yaşamak için matematik, astroloji, fen bilimleri gibi ana derslerinde her genç nesle öğretilmesi gerekir.
Kim yapacak bunu? Tabi ki, öğretmenlerimiz.
Küresel ellerin ele geçirdiği yazılı ve görsel basın, toplumları algı yönetimi ile yönetmek için kurulmuş, tasarlanmış müthiş bir mekanizma düzeneği. Özellikle televizyonlar, algı yönetimini bütün dünyada çok iyi yönetiyorlar. Toplum eğitim ve yönlendirmesinde Milli Eğitimin önüne geçtiler. Bir milleti geleceğe taşıyacak genç nesiller, öğretmenlerinden çok görselde gördüklerine ve kulaktan duyduklarıyla geleceklerine yön veriyorlar. Bu durum bir milletin geleceği için hayati bir tehlikedir!
Eskiden okullar tatil oldu mu öğretmenler de tatile girerlerdi. Yoğun ve tempolu dokuz aylık eğitim sürecinden sonra üç aylık bir tatile öğrencileriyle beraber öğretmenler de yapardı. 2004 yılından sonra görsel yayın aracı televizyonlarda ve gazetelerde, “öğretmen tatili üç ay yapıyor, diğer memurlardan daha fazla tatil hakkı kullanıyor” söylemleri ile başlayan eğitim tatili, öğretmenlere kelepçe takılmasıyla devam ediyor.
Nasıl mı oluyor?
Okullar kapatıldıktan sonra öğretmenler seminer adı altında, 1 Temmuza kadar okullarda tutulmaya devam ediliyor. Öğretmen seminer yapılacakmış, okul açıkmış gibi aynı şartlarda okulunun yolunu tutuyor. Hiçbir şey yapmadan mesai saati birimine kadar okulda boş boş oturup mesainin bitmesini bekliyorlar. Mesai bitince de okuldan çıkıyorlar. Aynı durum okul açılırken de yapılıyor. 1 Eylül tarihi öğretmenlerin eğitim tatilinin bittiği gündür. Bütün öğretmenler, seminer eğitimi adı altında 1 Eylülde okullarda toplanıyor. Okullar açılıncaya kadar öğretmenler kendi aralarında “iki aylık tatilin detaylarını birbirlerine anlatarak, ben tatilde şunu yaptım, sen tatilde ne yaptın” analizleriyle seminerlerini bitiriyorlar!
Aslında her öğretmen bu yazdıklarımı biliyor. Kendi aralarında şikâyet ediyorlar. Tepki veremiyorlar. Bu aymaz durumdan kurtulmanın yolunu aramıyorlar ve bir şey yapamıyorlar. Hiçbir şey yapmadan yaklaşık bir aylarını okul bahçesinde, okulun kapı dışı önünde sigara içerek, dedi kodu yaparak geçirdikleri heba olmuş günlerine belki bir anlam vermiyorlar.
2000’li yıllardan sonra dünyada başlayan küresel çetelerin küresel şirketlerinin dünya yönetimine el koyması, Neo Liberalizm akımı, dünya devletlerinin Milli bağımsızlığına doğrudan el koyması akıllara geliyor. Böl-küçült-yönet sistemi her alana girmiş ama kimse görmüyor.
Bir milleti dünyada sonsuza taşıyacak nesilleri yetiştirecek öğretmenlerimize kelepçe taktılar. Seminer adı altında heba olan yaklaşık bir ayları kelepçesiz olarak okul bahçelerinde geçiyor.
Neden?
Örgütsel güçleri olan öğretmen sendikaları dörde bölünmüş. Her sendika kendi taraftarını yaratmış. Siyasi partiler gibi olmuş. Seçimden seçime hatırlanan öğretmen üyeler. Sendika binalarının altındaki uyuşturucu düzeneğindeki kâğıt oyunları ile uyutulmuş. Oyundan başını kaldırıp kelepçesiz gezdiğinden haberi yok. Bu yazdıklarımla, Milli Eğitim ve devletin asli beka sorunlarıyla mücadele eden öğretmenlerimi tenzih ederim.
Milli eğitim camiasının örgütsel gücü olan sendikaları konfederasyona, konfederasyon altında sendikalara bölünmüşse, devletin ve milletin geleceğini ayakta tutacak eğitim çalışanları öğretmenlere sesiz kelepçe vurulmuşsa, Milli eğitimin birliği ve dirliği, örgütsel gücü bitmişse, öğretmenler kendi aralarında bölünmüşse bir ülke neden bölünmesin?
Süleyman Türkoğlu, Araştırmacı Yazar
15 Temmuz 2017
#1
Aslında bu sadece devlette devam eden bir durum suleyman bey, ben özelde gorev alan bir ogretmen olarak tatil surecinin eski haline getirilmesinden ziyade seminerlerin icinin doldurulmasi ve kendini cok yetistirmeyen ogretmenlerimizin bilinclenmesinden yanayim. Haftada 6 gun gorev alan (hafta sonu kurslariyla beraber) bir egitimci olarak ben fazla tatil yapan ve rehavete giren egitimcileri kendilerini toparlamasi dilegiyle ve bu istitahat surecini dogru degerlendirmeleri umidiyle guzel gunler diliyorum.