
Bir hayal kuracaksın, kurduğun hayali fikir ile destekleyeceksin, desteklediğin fikir ile etrafında insanları toplayacaksın, ikna edeceksin, kandıracaksın, nemalandıracaksın, parayla destekleyeceksin, sonra da devrim yapıp bir devletin yapısını değiştireceksin. Bu değişimi yapmak için devlet içinden insan devşirilecek, eğitilecek, madden desteklenecek, taraftar kitle yaratılacak, belli bir güce ulaşılacak, devlet yönetimi, kata küllü yollarla, hile ve cebir ile ele geçirerek yapacaksın.
Eski tarihlerde bu devrimi yapmak uzun zamanlar alıyordu. Elli ya da asırlık projeler üretmen gerekiyordu. İnsanların kendi aklıyla kendi yaşamını geliştirmesi ile kolaylaştırma çabaları sonucunda gelişen teknoloji ve bilim sayesinde zaman öne çekilebiliyor. Yeni dünyada çağ ismi “Algı yönetimi”, adını Tanrı imparatorluğu koydukları Envanjelistlerin kurmuş oldukları bir dünya düzeneği içindeyiz.
Çok dinli, çok ırklı ama küçük yönetimleri olan, el altında gerek hoşgörüyle gerekse cebir ve hile ile denetlenebilir toplumlar yaratıp hepsini Tanrı imparatorluğu içinde yönetecek bir düzenek. Tanrı, yarattığı insanları, ticaret, para, menfaat, savaş, kan, kin ve mezarlıklar üzerine inşa edilmiş bir dünya ve evren eksenine kurulduğunu düşünebilirsiniz. Bu günden dünyaya ve geçmiş tarihine baktığımızda böyle görünüyor. İşin özü herkesin bir davası vardır. Kimisinin davası bir lokma ekmek meselesidir.
Aç kalmamak, çor çoluğa kimseye muhtaç olmadan, alın teriyle namusuyla ekmek parası kazanmak için çalışmaktır. Kimisinin başını sokacağı bir dünek (ev) sahibi olmaktır. “Ya bir futbol ayakkabım ile topum olsaydı” hayaliyle uyuyan çocuklar. Uyunca renkli rüyalarında sürülerini kurttan kurtaran çobanların başarıları gibidir Dava, küçük dünyalarda büyük başarılardır. Önemli olan davanın peşinden gitmektir.
Değerli Türk milleti, küresel çeteler tarafından dava adı altında insan algısına yerleştirilmiş en büyük olgu sahip olma içgüdüsüdür. “Benim olsun da nasıl olursa olsun” anlayışı, insanlık anlayışı ile insanlık hukukuna aykırıdır. Herkes insanlıktan bahis eder ama kendi davasının peşinde koşarken diğer insanların insanlığını çiğnediğini (fark etse de kendi menfaatine taraf olur) fark etmez. Neymiş efendi! Herkesin bir davası varmış. Efendiler(!) En büyük dava tam bağımsızlık ve tam özgürlüktür. Bağımsızlık ve özgürlük davasından taviz verdiğin gün esirlik kelepçesini boynuna takıp boyunduruk altına girmişsin demektir.
Hayal ettiğin bütün davalarını başkasının mandası altında güdersin. Türk milletinin tek DAVASI vardır. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti için “Ya istiklal ya ölüm, yaşasın Cumhuriyet”.
Süleyman Türkoğlu, Araştırmacı Yazar