
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’a sahip çıkmış ve Halkbank’ın kendi dönemlerinde dünyanın en güçlü bankalarından biri olduğunu iddia etmişti. Erdoğan, “Halk Bankası, 11 yıl önce millete yük oluyordu tam 6 kat büyüttük. Piyasa değerini 25 milyar dolara çıkardık. Bu bankayı, bu kamu bankasını, milli bankayı hedefe koydular. Neden? Bu banka faiz lobisinin ayağına basıyor. Bu banka Türkiye düşmanlarını ürtüküyor” diye konuşmuştu.
TBMM KİT Komisyonu’nun yaptığı incelemeler sonrasında durumun hiç de Erdoğan’ın dediği gibi olmadığı, Genel Müdür Aslan döneminden bankanın riskli kredi tutarının yüzde 722 oranında arttığını belirledi. Yine aynı operasyonda tutuklanan Rıza Sarraf’ın da yapılan incelemeler sonrasında Halkbank’a borcu olduğu ortaya çıktı.
Kemal Kılıçdaroğlu, Bilal Erdoğan’ın vakfı için, “ihale karşılığı rüşvetin toplandığı bir merkez olmuş” şeklindeki çarpıcı iddiası vardı. Bu iddiayı doğrulayan bilgiye göre 26 Nisan’da 99 milyon 999 bin 990 dolar yatırıldığı TÜRGEV’e (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı), Bakanlar Kurulu’nun 26 Eylül 2011 tarih ve 2011/2292 sayılı kararı ile vergi muafiyeti statüsü kazandırılmış. Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti kolay kolay her vakfa tanınmıyor. Son iki yılda sadece 12 vakfa vergi muafiyeti tanınmış, bunların da çoğu AKP’ye yakın olan vakıflar olduğu görülüyor.
Ülke tüm bu melanetlerle çalkalanırken, her şeyi yalan dolan üzerine kurguluyorlar. Cemaatle ilgili eski beyanlarıyla şimdiki söylemleri yüzlerini kızartmıyor. Hüseyin Çelik önceleri “paralel devletten söz etmek bir paranoyadır” diyor. Şimdi kendileri koro halinde cemaat devletinden söz ettiklerine göre bu, hepsinin birer “paranoyak” olduklarının itirafı oluyor. Bülent Arınç “biz varsak Gülen cemaati var, biz yoksak onlar da yok” diyor. Yani biz varsak haşhaşileri, sahte peygamberleri baş tacı ederiz demek istiyorlar.
Bir zamanlar sırtlarını sıvazladığı savcılar yakın çevresine yönelince, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Oda TV ve Askeri Casusluk gibi kumpas davalarını hemen onların üzerine yıktılar. Bu davaların tutsaklarıyla, ailelerinin hayatlarını karartırken “parelel” dediği yapıyı taşeron olarak kullandığı gerçeğini unutacağımızı sandılar. Sıkışınca korku imparatorluğuna giden yolun taşlarını birlikte döşediği onbir yıllık yoldaşlarını beş dakikada sattılar. Bilerek güç ve etki alanı yarattığı o yapının bürokratlarını “çete ve vatan haini” yaptılar.
Neden bir aynaya bakmıyorsunuz? Yoksa korkuyor musunuz? Gerçeklerle yüzleşmek her zaman acı verir insana. Çünkü her şeyi değiştirebilirsiniz ama aynadan yansımaları asla değiştiremezsiniz..